Nefis-12 (maddi ve manevi nefs-i emmare)

6433 30.08.2014
İndir

MADDİ VE MANEVİ NEFS-İ EMMARE

Üçüncü Mes'ele:
   Bir kardeşimiz kusurunu görmediği münasebetiyle, onu ikaz için yazılmış ince bir mes'eledir. Belki size faidesi olur diye yazdık.
   Bir zaman evliya-i azîmeden nefs-i emmaresinden kurtulanlardan birkaç zâttan, şiddetli mücahede-i nefsiyeler ve nefs-i emmareden şekvalarını gördüm. Çok hayret ediyordum. Hayli zaman sonra,
nefs-i emmarenin kendi desaisinden başka, daha şiddetli ve daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade ahlâk-ı seyyieyi idame eden ve heves ve damar ve a'sab, tabiat ve hissiyat halitasından çıkan ve nefs-i emmarenin son tahassüngâhı bulunan ve nefs-i emmareyi tezkiyeden sonra onun eski vazife-i seyyiesini gören ve mücahedeyi âhir ömre kadar devam ettiren, bir manevî nefs-i emmareyi gördüm. Ve anladım ki, o mübarek zâtlar hakikî nefs-i emmareden değil; belki mecazî bir nefs-i emmareden şekva etmişler. Sonra gördüm ki, İmam-ı Rabbanî dahi bu mecazî nefs-i emmareden haber veriyor. Bu ikinci nefs-i emmarede şuursuz kör hissiyat bulunduğu için, akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki, onlarla ıslah olsun ve kusurunu anlasın. Yalnız tokatlar ve elemler ile nefret edip veya tam bir fedailikle her hissini maksadına feda etsin. Ve Risale-i Nur'un erkânları gibi herşeyini, enaniyetini bıraksın.

Kastamonu - 189..sözler.yay
Kastamonu - 233..envar.yay..

Bir kardeşimiz kusurunu görmediği münasebetiyle diyor ;

Niçin görmedi kusurunu
Çünkü maddi nefs-i emmaresi yok ,  manevi nefs-i emmare var ...ve bir kardeşimiz diyince maddi nefs-i emmareden sıyrılmış...

Niye görmüyor ...Çünkü gözükecek bir mesele değil...kör nefs-i emmare dedi...

Nasıl onunla baş edebileceğini dair 3 tane yöntem söyledi..

Bir kere o laf dinlemez ..ilim ile olmaz

Manevi nefs-i emmare ilim ile derslerle aşamazsın ...laf dinlemiyor çünkü...

Bir zaman evliya-i azîmeden nefs-i emmaresinden kurtulanlardan birkaç zâttan diyor...

normal bir evliya değil ..çünķü evliya olabilmesi için nefs-i emmaresinden kurtulması lazım ...

ama nefis den şikayet etmiş...

evliya olabilmesi için , bizim bildiğimiz o maddi hayat , kuvve-i gadabiye kuvve-i şeheviye kuvve-i akliyenin ifrat ve tefrit mertebesinden sıyrılıp vasata gelmiş..
işte bu evliyayı azime oluyor...ama böyle bir evliya-yı azime nefisten şikayet etmiş ..

Peki bu nefis kimdir ?

Nefis böyle tarifi var ...gurur ..bihemta...kendini serbest müstakil bilir..
ila ahir..böyle külliyatta yerler var...

Ayette de geçiyor ki külli nefsin zaikatül mevt... her nefis ölümü tadacaktır diyor..

Az yemek az içmek az uyumak nefse darbe vuruyor..
Az yemek az içmek az uyumak nefse darbe vururken bedensel bir yapı değilmidir..bedene darbe vurmuyor mu..

Demek ki nefis ile beden arasında bir özdeşlik var..oysa bütün lezzetlerin menbaı bu bedenle yapılıyor...nefis denilen yapı cismaniyettir..

Cismaniyetin beş yönü var
1 - his
2-  heva
3-  tabiat
4-  damar
5-  kör hissiyat

Nefis böyle hayali falan değil..
Bu beden atını kullanıyor...bedene yapışık
Nefis böyle kılcal damar gibi bedene girmiş

Büyük evliyalar bu nefse mukabele etmek için yememeyle uyumamayla ...bedene vurulan darbeyle direk nefse vurmuş..
Bizim bildiğimiz nefs-i emmareyle cesed aynı birisi vucud-u harici yönü biriside vucud-u manevi yönü ...

Cesedi meydana getiren bu beş şey
His
Heva
Tabiat
Damar
Kör hissiyat

Cesed Bu beş tane sıfatın donmuş halidir..

Nefis bu bedende hakimiyetle sana hakim oluyor...

Nefis bedene hakim olma nisbetinde ruha hakim oluyor..

Mesela firavunluk cephesine darbe vurur diyor..

Nefis tek şeyle tırsıyor...oruçla ..açlıkla başka mümkün değil..

Ne din ne fazilet dinlemiyor...

açlık olunca bedeni kullanamıyor...bedenin dermanı kalmıyor at gibi atta derman yok at gitmiyor....

Nefis   ...mesela kalem var elimizde bu kalemdir ama e=m2 dir yoğunlaşmış enerjidir...buzdur ama sudur gibi ...nefis.

Bu nefis donmuş cesed olmuş...ama nefis nefislikten çıkmamış ama karşımıza o çıkıyor...

İşte büyük zatlar nefsi dizginlemek darbe vurmak için , kimi göreceksin kimse yok ki karşında ..cesede vurmuşlar...

Manevi nefs-i emmare ise
His ve heva
Hislerin hulasası bu

1- maddi nefs-i emmare olan bedenimiz..donmuş enerjidir..
Çok yatmak - menfaat - para - yemek - cinsellik gibi bunlar maddi nefs-i emmaredir..

2- Manevi nefs-i emmare ise ..hevadır..
Şöhret - tanınmak - bilinmek - ben bilineyim - ben tanınayım - ben konuşulayım - benden bahsetsinler - yani ben merkezli ...abi olayım - hoca olayım - her türlü fedakarlığı yaparım ama ben bilicem ...bunlar hep hevadır..

(Enaniyetle - Ene farklıdır...
Ene bir aleti insanidir , bir alettir , bizim ene değil , mec'ul daki ene değil ..

Ene nin iki tane manası vardır
1 - Ademi manası var
2 - Vücudi manası var

Ademi manası ise bir alettir , alet-i inkişaftır , akıl gibidir ...bir alettir gurur kibirin kaynağı

Vücudi manası ise o ben olan ben )

Cesed hislerin donmuş hali ..yeme ve içme merkezlidir tenperverdir..

Birde bu cesede hakim olan daha içerisinde heva var , ben bilineyim - ben tanınayım - ben konuşulayım - benden bahsetsinler
Teskiyesiz nefs-i emmare bu işte firavunluk cephesi bu manevi nefs-i emmare..

Birincisi olan maddi nefs-i emmare ölür
ikincisi olan manevi nefs-i emmare ölmez

Şeytanı meleklerden ayıran özellik 
Donanımında , fitratında yeis gurur gibi sıfatları vardı ..meleklerde ise bu yoktu ..

Şeytanın şeytanı nefsiydi

Nefis yapısı itibariyle 7 ye ayrılır..
Nefsi emmare
Nefsi Levvame
Nefsi Mülhime
Nefsi Mutmaine
Nefsi Raziye
Nefsi Marziye
Nefsi Safiye

Yedi nefs-i emmarede
Sadece bir tanesi şerdir oda
Nefs-i emmaredir. .

Nefis deyince hemen şeytan aklımıza geliyor halbuki 1 tanesi şer
Diğerleri ise hayırdır. .hayr-ı mutlaktır..

işte meleklerde nefis vardı ama 
diğer altı tane hayır olan nefis vardı.

Şeytanda da nefis vardı ama o birinci olan kötülüğe sevk eden nefs-i emmare vardı. .

ama şeytanın şeytanı yoktu. .

Bizi onlardan ayıran 
şeytanın şeytanı yoktu ama bizim şeytanımız var

Çünkü biz biraz masumuz 
Hem şeytan var hem nefis var

Şeytanın nefs-i emmaresi vardı onun için secde etmedi ..

işte nefsi tanımlamak için cesedi bilmek lazım..

Nefisteki enaniyetle ,
otuzuncu sz deki ene farklıdır..
Otuzuncu sz deki ene , alet-i insanidir
O latifey-i insaniyede bulunur..nefs-i emmaredeki değil..
Bu ruznamedir takvimdir haritadır çekirdektir diyor..bu vücuddur..hayali değil

Ademi ise
Her şeyin iki vücudu var ...mesela kalem dir akıldır ruhtur..
Allah'ın dışında ne yaratılmışsa mec'ul dahil ne adem ne vücud...

eğer vücud varsa mutlaka ademi vardır...çünkü vücud ademde izah edilir..
Vücud varlığın ifade edildiği zeminsiz zemin ..

o zaman herbir şeyin ademi ve vücudu varsa , ademi ve vücudu manası ayrıdır...işte bu iki enenin ademi ve vücudunun cemi yani mahluk sahiplenme noktası ki mahluk değildir der üstad hz barla lahikasında o ene dir ona mahluk denilmez artık hakiki benliktir o ..

Burdaki ise 30 ncu sz deki ruhta bulunan ruznamedir takvimdir bu iki eneyi ayıramazsan umumi hukuk ve şahsi hukuk gibi işin içinden çıkamazsın..

Ruhdaki ene enedir
Nefisdeki ene enaniyettir..

insan hakikatı cihetiyle arş-ı azamdan - Levh-i mahfuzdan - cennetten - cehennemden - cebrailden - mikailden vs..
Allah'ın dışında her şeyden öncedir ..
Hakikat-ı muhammediye cihetiyle kainatın çekirdeği aslisidir..

çekirdek ağaca nasıldır ?
ağaçtan önce ya çekirdek ...hakikat cihetiyle böyle çekirdeği aslisidir..
Ama mahlukiyet itibariyle kainatın içinde doğmuştur meyve dir kainatın sonudur..
Ağacın cekirdeği hakikat-ı muhammediye..
Ağaçtaki meyvenin çekirdeği ise biziz
Yani meyvenin içindeki çekirdek kökteki çekirdeğin ne aynısı ne gayrısı olduğundan bu meyvenin içindeki çekirdek itibariyle kökteki çekirdeğin aynısı olduğundan bizde bu kökteki çekirdeğiz ama bu çekirdeğin adı muhammed ..nuru muhammedi ..insan değil ağaçta değil ...

işte bu çekirdeğin aynısı bizde olduğundan bizde aynı hükmündeyiz ve biz bu cihetten kainattan önceyiz...

Ruh mahluktur...ama ruh kanun-u emridir..
Onun arkasında çekirdek var ..ruh kanun-u emridir..kanun-u emrinin içinde ise evamir-i tekviniye...
evamir-i tekviniyenin içinde de 4 tane
1-ihtiyaç
2-iştiyak
3-incizab
4-meyil 
     Bu dördü mahluk değil ..işte bunu sahiblenen çekirdek itibariyle ...hakikat-ı muhammediye cihetiyle insan ağaç değil ..

Nefis
cesed olarak gözüküyor ,
cesedin donmuş yönüne his
Cesedi donmuş ama ona hükmeden hislere hükmeden hevesi var ..

Cesed ölüyor..
Haşir meydanında ötekisi olacak

Yani hatvede diyor ki üstad hz...tezkiyesiz nefs-i emmare bulunmak şartı ile , kendini seven başkasını sevmez , enaniyet yapar , gurur yapar , hased yapar..

demek ki bu nefis cesed zemininde oyununu oynuyor...
Maddi nefs-i emmare cesedle alakalı olan heveslerdir ..

Manevi nefs-i emmare bedene hakim olmaya çalışan ..bedenle ruha hakim olmaya çalışan manevi nefs-i emmare var.

Manevi nefs-i emmare ise heva dır..gurur kibir ..laf dinlemez ...

Maddi nefs-i emmare ise öyle değil..verirsin suyu..köpeğe verirsin suyu bağlarsın oraya.
Ama maddi ve manevi nefs-i emmare bu ikiside ruhu bozabiliyor..ama ikincisi olan manevi nefs-i emmare birincisi olan maddi nefs-i emmarenin ölmesinden sonra daha tehlikelidir...

taru mar olursun...bu ikinci nefs-i emmare daha söz dinlemez...daha şiddetli daha çok günahlara meyilli ancak tokatlar ve elemlerle nefret ediyor veya  enaniyetini terk etmesi lazım ...veya nurun erkanları gibi herşeyini enaniyetini feda etmesi lazım başka kurtuluşu yok diyor üstad hz.leri..

Bir kere evliya-yı azime ile evliyayı karıştırmamak lazım...evliya namaz kılana da denilebiliyor..kabiri keşfedene de denir..
Ama evliya-i azime ise maddi nefs-i emmareden sıyrılmış yeme içme ile işini bitirmiş ..kırk günde bir yiyiyor...

Amma maddi nefs-i emmare ölünce manevi-i nefs-i emmare uyanıyor bu sefer
Adeta onun ölmesiyle manevi nefs-i emmarenin düğmesine basıyor gibi ..

hani 23 sz de var ya , feneri yere çarptım yere çarptığım fener , meğer çarpması ile elektrik lambasının düğmesine dokunmuş..
evet fenerim kırıldı , fener kırıldı ama büyük lambayı yaktı gibi..

Ruh bile mahluktur..
Ene varya ben olan ben onun dışındakiler mahluktur vücudu haricisi vardır..

Ruh bir kanun-i emridir..
Kanun-i emri de şunlardır..
1-Zihayattır
2-Zişuurdur
3-Kanun-emir
4-Vücud-u harici
              Verildi...ve mahluk oldu..bunu cesede koyamazsın  uymuyor..

buna bir gılaf-ı latif ile bir bedeni misalisi ile sarıldı ..yani nefse uygun hale getirildi bedenin içine konuldu..

Eğer bir gılaf-ı latif bir bedeni misalisi ile sarılmadan konsa bu beden patlar bedende durmaz..

Mektubatta isa as maddeten nüzuluna dört örnek veriyor..bir tanesine diyor ki ; evliyaların çoğu bedeni misalisini giyerek  dünyaya geliyor ..kuşların kanatlarıyla değil.

Hangi bedeni misalisi ile geliyor denirse
Şu ; ruh bir kanun-i emridir , çekirdeği oluşturur bunun içine zihayattır - zişuurdur - kanun-u emridir - vücud-u haricidir takılınca bu mahluk oldu..

işte bu mahluku bedene uygun hale getireceğiz  bedenin içine koyacağız ,

bedeni misalisi gılaf-ı latifesi folyeyle koli bandıyla sardık bunu dördü bir olsun parçalanmasın diye ...

bu bedeni misali gılaf-ı latifi yaptıktan sonra bedene koyma haline geldi elini bağladık ..

işte evliya-i azime bedeni bıraktıkları için , ruhun daha önce giymiş olduğu bedeni misali gılaf-ı latifi bu işte temessül edince aynı cismani bedeni gibi oluyor...

ruh bir kanun-i emridir , çekirdeği oluşturur bunun içine zihayattır - zişuurdur - kanun-u emridir - vücud-u haricidir bu dört özellik kanuna konuldu yani ruh cevherine işte bu mahluk oldu...

ama bu mahluk kainata sığmaz bir anda her yerde olma özelliğine sahib..

bu ruhun bu yapısı itibarıyla  Allah esmasına en cami mazhardır..işte bu ruha dört özelliğini folyeyle koli bandıyle gılaf-ı latif bedeni misalisi sarıldı...bu sayede alem-i şehadete ve bedene uygun hale getirildi işte gılaf-ı latif bedeni misali budur...

vefat edince bu bedenden çıkınca bütün bütün çıplak olmaz bedeni misalisini giyer ..işte o bedeni misalisiyle orda olduğu için bedeni misalisiyle buraya geliyor ....

ihlaslı olan her derste üstad bedeni misalisiyle olduğunu söyleyebilirim...

Çünkü Bismillahirrahmanirrahim deki Allah Rahman Rahim isimlerine azami mazhardırlar..

O Allah ismine mazhariyet bütün isimlere cami olur..

Vicdandaki his ile
Nefisteki  his ise
His , bağdır..
Dimağda da yapı var ya
Tahayyül
Tasavvur
Taakkul
Tasdik
izan
iltizam
itikat
Bunların hepsinin bağı var...
O bağı bağlarken kullandıkları malzeme enerji histir..

Dimağdaki his ile vicdandaki his farklı şeylerdir..

Sığırdada his var ..seni akılla tanımıyor..

Mesela sığırı ahırdan çıkar...yaylaya götür yarım saatlik yoldan geri bırak tekrar geldiği yere geri döner..çünkü her geçtiği yerde karınca gibi koku hissi bırakır...koku bağı bırakır...o bağla ipi toplayarak tekrar geri gelir...

onun için bağın adı , insanı paraya kadına erkeğe çiçeğe beni ona bağlayan bağın adı haletin adı histir...
His bağdır...

Manev-i nefs-i emmareye gelelim...

Mesela bir futbolcu ayakları kırılmış top oynarken..ayakları kırılınca oynayamıyor ya daha fazla oynama hissi daha şiddetli ortaya çıkmış bu sefer ....  maddesi bitmeden o manevi şiddetlenme olmuyor yani ...
   Aziz, sıddık kardeşlerim!
   Birbirinizi enaniyetle veya sadakatsızlıkla ittiham etmemek için, bir hakikatı beyan etmek ihtar edildi.
   Ben bir zaman enaniyetini bırakmış ve nefs-i emmaresi kalmamış büyük evliyadan şiddetli bir surette nefs-i emmareden şikayet ettiklerini gördüm, hayrette kaldım. Sonra kat'î bildim ki, âhir ömre kadar mücahede-i nefsiyenin sevabdar devamı için nefs-i emmarenin ölmesi üzerine onun cihazatı damarlara ve hissiyata devredilir, mücahede devam eder. İşte o büyük evliyalar, bu ikinci düşmandan ve nefsin vârisinden şikayet ederler. Hem manevî kıymet ve makam ve meziyet, bu dünyaya bakmıyor ki, kendini ihsas etsin. Hattâ en büyük makamda bulunanlardan bazı zâtlara verilen büyük bir ihsan-ı İlahîyi hissetmediklerinden, kendilerini herkesten ziyade bîçare ve müflis telakki etmeleri gösteriyor ki; avamın nazarında medar-ı kemalât zannedilen keşf ü keramat ve ezvak u envâr, o manevî kıymet ve makamlara medar ve mehenk olamaz. Sahabelerin bir saati, başka velilerin bir gün, belki bir çillesi kadar kıymeti olduğu halde; keşif ve manevî hârikulâde hâlâta evliya gibi mazhariyetleri her sahabede olmaması, bu hakikatı isbat ediyor.
   İşte kardeşlerim! Dikkat ediniz; sizin nefs-i emmareniz, kıyas-ı binnefs cihetinde, sû'-i zan ve gurur noktasında sizi aldatmasın; Risale-i Nur terbiye etmiyor diye şübhelendirmesin.

Şualar - 290..sözler..yay
Şualar - 332..envar...yay..

Yani maddi nefs-i emmaresi öldü ya..cenab-ı hak istese maneviyatına devr etmez...peki niye devrediyor...

mücahede-i nefsiyenin sevabdar devamı için devredip çalıştırıyor...

Velayet-i kübrada veraset-i nübüvette nefsi öldürmek yok...

insanın en büyük düşmanı nedir?
Nefistir..

Normalde senin düşmanın , iki cihat var ya
Cihatın birinde karşıdaki düşmanla yapıyorsun..ama bu nefis düşmanında ise öldürmek yok yaralasan bakımınıda sen yapacan..

Mesela tarikat da nefsi öldürmek var...
rahat edeceğim zannediyor daha beter düşmanla karşılaşıyor...

Üstad diyor ki ; mealen söylüyorum...
Ey nurcular siz hizmet etmek için nefisle uğraşmayın ..niye ? size kuvvetli nefisle değil zayıf nefisle mücadele edin onla mücahede etmek kolaydır...maddi nefs-i emmare ölmeden manev-i nefs-i emmare girmiyor ya...maddi nefs-i emmare ile meşgul olun çünkü bunu yenmek kolaydır ..
hizmet edin...eğer siz maddi nefs-i emmareyi öldürürseniz...manev-i nefs-i emmare tepenize biner hizmette edemezsiniz...
Enaniyet - gurur - kibir - ben tanınayım - ben bilineyim...reis olayım diyip helak olup gidersiniz...oysa zoru kapattırıyor bize ...
işte nurculukta nefsi öldürmek yoktur..

niye yoktur...çünkü başımızın daha büyük derde girmesi istenmediği için ...kemalat değildir öldürmek...

Tarikatta nefsi öldürmek vardır...

ama imam-ı rabbani ( R.A) dahi ahir ömründe tasavvuf berzahına girmeden ona sülûk etmiştir diyor üstad hz.leri beşinci mektubda..
 
Silsile-i Nakşî'nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (R.A) Mektubat'ında demiş ki: "Hakaik-i imaniyeden bir mes'elenin inkişafını, binler ezvak ve mevacid ve keramata tercih ederim."
   Hem demiş ki: "Bütün tarîklerin nokta-i müntehası, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır."
   Hem demiş ki: "Velayet üç kısımdır: Biri velayet-i suğra ki, meşhur velayettir. Biri velayet-i vustâ, biri velayet-i kübradır. Velayet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikata yol açmaktır."
   Hem demiş ki: "Tarîk-i Nakşî'de iki kanat ile sülûk edilir." Yani: Hakaik-i imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve feraiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur. Bu iki cenahta kusur varsa, o yolda gidilmez. Öyle ise tarîk-ı Nakşî'nin üç perdesi var:
   Birisi ve en birincisi ve en büyüğü:
   Doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, İmam-ı Rabbanî de (R.A.) âhir zamanında ona sülûk etmiştir.

Mektubat - 20..sözler..yay
Mektubat - 22..envar.yay

Onun için usta dalgıç olmadan , rehber olmadan dalamazsın vurgun yersin..

bizde nefs-i emmareyi öldürelim dersen ..Allah cc daha büyüğünü verir...

mesela sırf ceviz yedi yedi yedi başka birşey yemedi..nefsi bitirdi...ondan sonra acaib uçuyorum  .. kaçıyorum...kontrolsuz bir dünyada pat diye kendisini gördü...alemler acaib ve garaib ...enerjiler korkunç...onbin metrede uçağın uçmasına benzemez o ...öyle rezonans lar varki...ondan sonra bakar ne hizmette var ..
ne nurculukta ..islamiyette bile adı sanı yok..namazda bitmiş herşey bitmiş...

Tarikatta nefsi emmareyi  öldürmek var...

nurculukta yok niye ..

nefs-i emmareyi  öldürürsen manevi nefs-i emmare tepene binecek o daha zor...şimdi yirmi kilo boksörle çarpışmak mı daha kolay yoksa yüzyirmi kilo boksörle mi çarpışmak mı ...yirmiyle zaten zor çarpışıyorsun yüzyirmi kiloluk boksörle nasıl savaşacaksın..

Onun için yirmi kiloluk maddi nefs-i emmare ölmemesi lazım..ölürse bu sefer ringe yüzmirmi kiloluk boksör aktif oluyor..işte o zaman nakaut olursun...

âhir ömre kadar mücahede-i nefsiyenin sevabdar devamı için nefs-i emmarenin ölmesi üzerine onun cihazatı damarlara ve hissiyata devredilir diyor ...

mesela birisini söyleyeyim...mide ameliyatı olmuştu...bu adam  her gün kebab yerdi...mide ameliyatı olduktan sonra ..istiyor ki kebab yiyeyim..eskiden her gün bir defa yiyiyordu..şimdi her gün yirmidört saat kebab istiyorum derdi...çünkü dışarıya çıkamıyor..sıvıyla..serumla besleniyor..

çünkü maddesinin ölmesinden sonra yani midesi alındıktan sonra , o cihazatı damarlara ve hissiyata devredildi..

Yani ruhda bu cesede biniyor nefiste bu cesede biniyor bu atı kullanıyor..

o zaman bunu öldürmeyip kontrol altına alacaksın..vasatı bu herşeyin ifratı şeytandan tefridi ise nefisden ortası vasatı ise sünnet-i seniyedir...

Bir sahabe vardı...gece sabaha kadar namaz kılar gündüzde oruç tutardı...aile hayatı kalmadı ...hanımı Allah resülüne şikayet etti...Allah resülü buyurdu ki ben Allah'ın habibi ve resülüyüm...ben gece yatarım gündüz yerim içerim..özel hayatımda var dedi...iyiki bu sahabe efendimiz yanlış yaptı ben doğruyu nasıl bilecektim...

   Tarîkatlar, hakikatların yollarıdır. Tarîkatların içerisinde en meşhur ve en yüksek ve cadde-i kübra iddia olunan tarîk-ı Nakşbendî hakkında, o tarîkatın kahramanlarından ve imamlarından bazıları esasını böyle tarif etmişler. Demişler ki:
ﺩَﺭْ ﻃَﺮِﻳﻖِ ﻧَﻘْﺸِﺒَﻨْﺪِﻯ ﻻ‌َﺯِﻡْ ﺁﻣَﺪْ ﭼَﺎﺭْ
ﺗَﺮْﻙْ
ﺗَﺮْﻙِ ﺩُﻧْﻴَﺎ ﺗَﺮْﻙِ ﻋُﻘْﺒَﻰ ﺗَﺮْﻙِ ﻫَﺴْﺘِﻰ ﺗَﺮْﻙِ
ﺗَﺮْﻙْ
Yani, tarîk-ı Nakşîde dört şeyi bırakmak lâzım. Hem dünyayı, hem nefis hesabına âhireti dahi maksud-u hakikî yapmamak, hem vücudunu unutmak, hem ucbe, fahre girmemek için bu terkleri düşünmemektir. Demek hakikî marifetullah ve kemalât-ı insaniye terk-i masiva ile olur?
   Elcevab:
   Eğer insan yalnız bir kalbden ibaret olsaydı; bütün masivayı terk, hattâ esma ve sıfâtı dahi bırakmak, yalnız Cenab-ı Hakk'ın zâtına rabt-ı kalb etmek lâzım gelirdi. Fakat insanın akıl, ruh, sır, nefis gibi pek çok vazifedar letaifi ve hâsseleri vardır. İnsan-ı kâmil odur ki: Bütün o letaifi; kendilerine mahsus ayrı ayrı tarîk-ı ubudiyette, hakikat canibine sevketmek ile sahabe gibi geniş bir dairede, zengin bir surette, kalb bir kumandan gibi, letaif askerleriyle kahramanane maksada yürüsün. Yoksa kalb, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, medar-ı iftihar değil, belki netice-i ızdırardır.

Sözler - 482..sözler.yay..
Sözler - 495..envar.yay.

Yorumlar

Yorum Yap
Yakup

Çok güzel anlatıyor sunuz maşallah

25.04.2019
Nurdersi.com

mp3 yapıldı

03.09.2014
Erdinc Ozturk

bu derslerin mp3 hali sesli derslere yüklenebilir mi?

02.09.2014
Ziyaretci

DEMEKKİ ACIKINCA UYKUNUN GELMESİ NİN SEBEBİ; NEFSİN AÇLIKTAN OLAN KAYBIBI UYKUDAN ALMAK İSTEMESİNDEN KAYNAKLANIYOR DEMEKKİ.

31.08.2014
  • 01:05:21
    İman.Bast-ı zaman.Hastalık.Şialar ve Vehabiler.Zahir aldatmasın.Ölüm dert değil… 3067 17.02.2017
  • 01:07:24
    SİRAYET 1 8203 09.09.2016
  • 01:14:45
    MÜNKER & NEKİR & KABİR 1..(2013 tarihli derstir) 4101 04.07.2016
  • 00:20:02
    Sadeleştirme İle Tercüme Arasındaki Farklar...Tevbenin şekli 5596 06.06.2016
  • 01:13:03
    MEDYUMLUK-İSPİRTİZMA-KAHİNLİK-1 (E2:155) 3726 10.07.2015